KARDEŞ KISKANÇLIĞI

Yazar : Prof. Dr. Norma RAZON, Eğitim Danışmanı – Pedagog

Kıskançlık, bireyi mutsuz kılan, huzursuz eden bir duygudur. En yaygın kıskançlık türü, kardeşler arasında görülen kıskançlıktır. Birden fazla çocuğun bulunduğu ailelerde, kardeş kıskançlığına çok sık rastlanır, rastlanması da doğaldır. Aşırı düzeyde olmamak şartıyla, kardeşlerin arasında kıskançlık olması hiç de yadırganacak bir durum değildir.

Genellikle en çok görülen kıskançlık türü, büyük çocuğun kendisinden sonra gelen kardeş veya kardeşleri kıskanmasıdır. Bilindiği gibi, ilk çocuk, anne ve babanın göz bebeğidir, ailenin ilgi ve dikkat merkezidir. Çoğunlukla bir kardeşin gelişi ile ilk çocuğun saltanatı sona erer, çocuk, ailesinin sevgi ve ilgisini kardeşiyle paylaşmak zorunda kalır, bunu da kabullenmekte güçlük çeker. Özellikle annesinin kendisinden sonra gelen kardeşle ilgilendiğini gören büyük çocuk, zaman zaman sevilmediğini, ihmal edildiğini düşünür, bundan da acı çeker, hüzünlenir.

Ailelerin çoğunda ilk çocuk, anne ile babanın, çocuk yetiştirme konusunda en tecrübesiz olduğu döneme rastlar, tecrübesiz olan anne-baba, çocuğunun eğitiminde çok titiz olur, ürkek ve çekingen davranır, çocuğunun üzerine titrer. Bütün okuyup öğrendiklerini çocuğuna uygulamak ister, çocuk doktorunun bütün söylediklerini harfi harfine yerine getirmeye çalışır. Bu arada hiçbir şeyin aksamamasına özen gösterir. Çocuk da böylece, annesi ile babasının tüm sevgi ve ilgisini üzerinde toplamış olur. Bu nedenle, kendisinden sonra gelen bir veya birkaç kardeşle, bu sevgi ve ilgiyi paylaşmak ona zor gelir.

Bazı anneler ilk çocuklarının kardeş sahibi oldukları ilk günlerde hiçbir kıskançlık belirtisi göstermediklerini, ancak aradan birkaç ay geçtikten sonra kıskançlıklarını dışa vurduklarını söylerler. Gerçekten de bazı çocuklar, başlangıçta kıskançlık belirtisi göstermezler, kardeşleri beşikte olduğu sürece, onu kendilerine rakip olarak görmezler. Ancak kardeşleri ayaklanmaya, evin içinde dolaşmaya başladığında, onun varlığından rahatsız olmaya başlarlar. Hele kardeşleri yarım yarım konuşmaya, cilve yapmaya başlayınca, bu rahatsızlıkları daha da artar. Çünkü küçük kardeşin yalnız anne ve babanın değil, yakın çevrenin de ilgisini çekmeye başladığını fark ederler, bu durum da, o ana kadar gizli kalmış olan kıskançlık duygusunun su yüzüne çıkmasına neden olur.

Küçük kardeşin rahat gelişen, kolay büyüyen, güler yüzlü, cilveli ve güzel olduğu hallerde, abla veya ağabeyin kıskançlığı daha belirgin bir hal alır. Bazen annenin tüm çabalarına rağmen, büyüğün kardeşine vurduğu, ona zarar verdiği, uyurken uyandırdığı, yemeğini ve oyuncağını elinden aldığı, kısaca huzurunu bozduğu görülür. Büyük çocuk, kardeşini rahatsız ederek, azar işiteceği durumlar yaratarak, kaybettiğini zannettiği anne ilgisini tekrar üzerinde toplamaya çalışır.

Bazı çocuklar kıskançlıklarını bu tür hareketlerle dışa vurmazlar. Bunlar kardeşlerini seviyormuş gibi davranırlar, ancak yemekten içmekten kesilirler, içlerine kapanır, dış dünyaya küserler, evin bir köşesine çekilir, parmak emerler veya saçları ile oynarlar. Bazıları da, kardeşlerine hiçbir zarar vermeden tekrar bebekliğe geri dönüş yaparlar. her şeyden önce bebek gibi konuşmaya başlarlar, katı yiyeceklerin yerine sulu yiyecekleri tercih ederler, biberon veya emzik isterler. Hatta tuvalet alışkanlığını kazanmış oldukları halde, kardeşin gelişinden sonra atlarını ıslatmaya veya kirletmeye başlarlar. Bu şekilde bebekleşerek, eskiden kendilerine gösterilen sevgi ve ilgiye kavuşacaklarını zannederler.

Bu davranışların altında yatan kıskançlığı sezemeyen anne-babalar, çocuklarını azarlarlar, döver, cezaya koyarlar. Bu tepkileri ile de, çocuktaki kıskançlık duygusunu arttırmış olurlar. Bu anne-babalar yanlış tutum ve davranışları ile çocuktaki kıskançlığı körüklerler. Ancak anne-babanın iyi niyetine ve olumlu davranışlarına rağmen kardeşler arasında kıskançlık görülebileceği unutulmamalıdır. Kardeşler arası kıskançlık, kardeşler arası rekabet çok doğaldır. Bu duyguların dışa vurulması, gizli kalmasından iyidir. Ancak kıskançlık duygusunun çok şiddetli olması, çocuğun bunu her fırsatta göstermesi, saldırganlık şekline dönüşmesi doğal değildir. Yine bu kıskançlığın çok uzun sürmesi, anne ve babanın olumlu yaklaşımlarına rağmen azalmaması doğal değildir.

Pek çok anne-baba önsezilerine dayanarak kıskançlığı azaltmanın yolunu ararlar. İkinci çocuk dünyaya gelmeden, annenin hamileliği belirginleşmeye başlayınca, çocuğu bu konuda hazırlarlar. Kendisine abla veya ağabey olmanın büyük bir mutluluk olduğunu anlatırlar. Bebeğin beşiğinin veya eşyalarının hazırlanmasında ondan yardım isterler. İkinci çocuk doğduktan sonra da davranışlarını ayarlamayı başarırlar. Kardeşler arasında haksızlık yapmamaya, iki çocuğa eşit davranmaya özen gösterirler. Kardeşinin gelişine rağmen sevildiğini gören, istendiğini hisseden çocuk, kardeşini daha az kıskanır, ama yine kıskanır, zamanla da bu kıskançlığın üstesinden gelir, zaman zaman kıskansa da kardeşini kabullenmeyi öğrenir.

Kıskançlık yalnız en büyük çocukta görülen bir duygu değildir. Kardeş kıskançlığında doğum sırası önemli bir faktördür. En büyük çocuğun, yaşamının belli bir süresinde tek çocuk olduğu ve bütün ilgiyi üzerinde topladığı için kardeşini kıskandığı bir gerçektir. Ancak bazı hallerde küçük kardeşin büyüğü kıskandığı görülür. Abla veya ağabeyin bazı imtiyazlara sahip olduğunu görmek, küçüğü kıskandırır. Büyüğün evde söz hakkına sahip olması, küçük kardeş üzerinde hak iddia etmesi, küçüğe baskı yapması onu rahatsız eder. Büyüğün harçlığının çok olması, bazı isteklerini yerine getirmesine izin verilmesi, küçükte kıskançlık yaratan durumlardır.

İkiden fazla çocuğun bulunduğu ailelerde, ortanca çocukta da kıskançlık belirtileri gözlenebilir. Ortanca çocuk, bir süre özel ilgi ile büyümüş olan en büyük çocuk ile uzun süre ilgi merkezi olan en küçük kardeş arasında sıkışmış kalmış olan çocuktur. Ne büyük gibi hakları vardır, ne de küçük gibi imtiyazlı bir durumu. Bu nedenle ortanca çocuk ilgi ve dikkat çekme çabası içindedir, kendisini göstermek için her yola başvurabilir. Anne ve babanın bu davranışları anlayışla karşılaması, bu davranışların altında yatan nedeni keşfetmeye çalışması şarttır.

Anne-babaların olumlu tutum ve davranışları, kıskançlığın körüklenmesini engellerse de, oluşmasını engellemeyebilir. Ancak pek çok hatalı tutum, kıskançlık duygusunu pekiştirir.

Çocukta kıskançlık yaratan hataların başında, çocukları birbirleriyle kıyaslama davranışı gelir. Anne çocuğunu çalışmaya teşvik etmek için “Bak ablan ne kadar çalışkan, sen de onun gibi çalışsan olmaz mı ?” der ve kıskançlık tohumunu çocuğun içine atmış olur. Veya “Kardeşin senden küçük ama o aklını kullanmasını biliyor, sen ise…” diyerek başlayan cümleler genellikle kıskançlığı körükleyici sözlerdir.

Kıskançlığa yol açan bir başka hata da, çocuklardan birinin tercih edilmesidir. Bazı ailelerde erkek çocuğa çok önem verilir, bazılarında da kız çocuğa. Bazı ailelerde yetenekli veya başarılı çocuğa ilgi gösterilir, diğerleri ihmal edilir. Bazılarında en küçük çocuğun özel bir yeri vardır. Nedeni ne olursa olsun, çocuklardan birinin tercih edilmesi, diğerlerini mutsuz eder, aralarında kıskançlık yaratır.

Kıskançlığa neden olan hataların arasında, duygusal şantajlardan söz etmemek mümkün değildir. Bazı anneler evde disiplini sağlamak için “Beni o kadar üzüyorsun ki seni artık sevmeyeceğim, sadece kardeşini seveceğim” veya “Bak kardeşin ne kadar iyi huylu, ne kadar seviliyor, sen ise böyle davranırsan, benim de sevgimi kaybedeceksin” şeklindeki tehditlere başvururlar. Bunların disiplini sağlamada hiçbir yararları olmadığı gibi, çocukta kıskançlığa zemin oluşturmaktan başka bir işe yaramazlar. Bu duygusal şantajları kendilerine göre yorumlayan çocuklar, sevilmediği, istenmediği hissine kapılırlar, bundan da kardeşlerini sorumlu tutarlar, ona düşmanlık beslemeye başlarlar. Bazen bu çocukların oyunlarında oyuncak bebekleri dövdükleri, boğdukları, çöpçüye sattıkları, denize veya çöpe attıkları görülür. Araştırıldığında, çoğu kez bu saldırgan davranışların altında bir kardeş kıskançlığının yattığı keşfedilir.

O halde kardeş kıskançlığı yaratmamak için anne ve babalara pek çok görev düşer. Kardeş kıskançlığını engellemek veya yok etmek için formül yoksa da, bu duyguyu hafifletmek için pek çok yol vardır. Çocuklarına eşit davranan, onları birbirleriyle kıyaslamadan eğiten, çocuklardan birinin tarafını tutmayan ve bütün çocuklarına eşit sevgi ve ilgi gösteren anne-babalar, bu konuda başarılı sayılabilirler. Çocuklara eşit davranmak demek, hepsine aynı hediyeyi almak, hepsini aynı anda öpmek demek değildir. Eşit davranmak demek, her çocuğa ailede özel bir yeri olduğunu hissettirmek, her çocuğun bir değeri olduğunu kendisine göstermektir. Haksızlık yapmamak da, her çocuğa uygun olanı, ihtiyaç duyduğu zaman almaktır. Taraf tutmamak ise, kardeş kavgalarında sürekli aynı çocuğu haklı çıkarmamaktır.

Her çocuğa yaşına, cinsiyetine ve becerilerine göre, ailede görev ve sorumluluklar verilmeli, haklarına da saygı gösterilmelidir. Kardeşler arasında işbölümü ve dayanışma teşvik edilmeli, paylaşma duygusu cesaretlendirilmeli, sevgi ve güven duyguları pekiştirilmelidir. Ancak bu yöntemlerle, kıskançlık duygusunun zamanla azaldığı ve kaybolmaya yüz tuttuğu görülebilir.

Kardeş kıskançlığı çok aşırı dozda olmamak şartıyla doğal karşılanması gereken bir duygudur. Ancak çok aşırı düzeyde olması halinde ele alınması, incelenmesi, nedenlerinin keşfedilmesi ve ortadan kaldırılması gereken bir duygudur.