“İNSANA DAİR” GELİŞİM EVRELERİ Mİ…DEĞİŞİM SÜREÇLERİ Mİ?
Yazar : Ditsa Alaton, Eğitim Danışmanı-Psikolog , Deniz Keskin, Psikolog
Gelişim üzerine soruları açtıkça insana dair pekçok anlam ve değer ile tanışırız.Kuşkusuz,yaş ile gelişim arasında kayda değer bir korelasyon bulunmaktadır.Yapılan araştırmalar gösteriyor ki,erişkin olana kadar kişi,farklı yetiler kazanır.
Özellikle de çocukluk ve ergenlik dönemlerindeki belli başlı fizyolojik ve psikolojik gelişim aşamaları farklı bilim adamlarınca teorileştirilmiştir.Ancak modern dünyada,çocukluk,ergenlik,yetişkinlik ve yaşlılık dönemlerindeki geçişler,eski kesinlikte ilerlememekte, kalıplarından sıyrılan insanoğlu için,gelişim basamakları farklılaşabilmektedir.
Gelişim, yalnızca zamansal bir ilerleme midir ?
Sigmund Freud, Jean Piaget ve Erik Erikson gibi psikolojik gelişim üzerine mühim araştırmalar yapmış isimler incelendiğinde ,üç farklı bakış açısı dikkati çeker. Freud,gelişimi,cinsel olgunlaşma süreci olarak incelerken,Piaget, bilişsel gelişim üzerinde durur.Diğer yandan Erikson,insanın sosyal bir varlık olduğunu vurgulayarak psiko-sosyal ilerleyiş tablosu çizer.Günümüzde bu büyük teorisyenlerin psikanalitik,bilişsel ve psiko-sosyal fikirlerine baktığımızda,insanı sadece tek bir boyutla değil,bütüncül bir anlayışla incelemenin önemini görürüz.
İnsanın gelişimine cinsel olgunlaşma penceresinden bakan Freud,5 temel dönemden bahsetmektedir. Oral,anal,fallik,latens ve genital dönem.Özellikle erken dönem çocukluk üzerinde yoğunlaşan Freud,gelişim sürecini,genital dönemin sonları olan 18 yaşa kadar tanımlar.
Teorisini insanın düşünen ve yorumlayan bir varlık olduğu fikri üzerine geliştiren Piaget ise,Freud’un bu tanımına göre daha aktiftir.İnsan,gördükçe,bildikçe ve idrak ettikçe bir sonraki gelişim dönemine geçer ve burada vurgu,cinsel olgunlaşmanın ötesinde algıdaki gelişimdir.Piaget için gelişim,zihinsel bir ilerleme serüvenidir ve ortalama 12 yaşında son evresine geçer.Soyutlama becerisini,planlamayı ve problem çözebilme yeteneğini içeren bu ‘son ‘dönem yetişkinliğe dek uzanır ve gelişim gösterse de boyut değiştirmez.
Freud’ün öğrencisi olan Erikson,psiko-sosyal gelişim olarak tanımladığı kuramında, 8 gelişimsel dönemden bahseder.Eriksonda vurgu, insanın sosyal yapısı ve gelişiminde rol oynayan faktörlerdedir.Güven duygusu,kimlik bunalımları,girişkenlik ve yalnızlığa vurgu yapan bu dönemler,gelişimde rol oynayan zamansallık ve diğer etmenleri toparlamada büyük öneme sahiptir..Erikson’un sekizinci ve son dönem olarak tanımladığı yaşlılık dönemi, beraberinde gelen dinginlik ve kaygıları ifade eder.Bu noktada ilginç olan,insan yaşamının ileri dönemlerini kapsayan teorilerin gittikçe daha sofistike ve daha kapsayıcı olma eğiliminde olmalarıdır.
Gelişimi fizyolojik büyüme olarak açıklamak yeterli mi?
Robert Havighurst,insan hayatındaki her bir ‘’yeni görev’’in,gelişimde yeni bir sayfa açtığını belirtir.Gelişimi ergenliğin bitimi ve birey olma ile sonlandırmayan araştırmacı,yeni bir iş,hayatımıza giren yeni bir insan,eğitim yaşamında yeni bir dönem ile farklı bir etaba geçebileceğimizi savunur.
Gelişim sürecinde varılabilecek bir son varmıdır?
Gelişim süreci,ne sadece zamanla ne de yegane fizyolojik olgunlaşma ile açıklanabilir.İnsanın sosyal gelişimi,anne karnında başlayan ve ömür boyu ilerleyerek süren, nihai noktası olmayan bir olgudur.
İnsanın gelişimine dair umut veren ve merak uyandıran bu çok katmanlı gelişim süreci,yaşamın her dönemini,hatta her gününü kapsar.Günümüzde kabul edilmiştir ki,insan, gelişimini belirli yaşta tamamlayan,kalıplaşmış,pasif bir varlık değildir….
Gelişim evreleri değişiyor mu?
Eskinin doğrusal hayatları,yerini yan yollara ve iniş çıkışlara bırakmışken,gelişim teorileri ile insanı açıklamak zorlaşıyor.En yalın haliyle,insanın yaşam serüvenine baktığımızda çocukluk,ergenlik,yetişkinlik ve yaşlılık dönemleri olduğunu görüyoruz..İçinde büyüdüğümüz aile yapısının,değerlerin ve öğretilerin kim olduğumuzu şekillendirmede baş aktörler olduğu olgusu kesin.Ancak,bireyler artık hayatları üzerine daha fazla söz sahibi.Bize verilenler ve bizden beklenenler çerçevesinde birbirine benzer hayatlara eskisi gibi sık rastlanmıyor.Gelişim ile kendini geliştirme daha kontrollü ve elele birlikte yürüyor.
Beklentiler artıyor ; eğitim süreleri uzuyor ve boyut değiştiriyor;iş alanları farklılaşıyor.Eğitim sürelerinin uzaması ve çeşitlenmesi,mezun olunan bölüm, mesleğin tek belirleyicisi olmaktan çıkıyor.’Baba mesleği’ni sürdürme gerekliliği azalıyor.
İçinde yaşanılan kültürün bireye belirlediği rollerde de farklılıklar oluştu..Erişkin olan kadının yegane rolü eş ve anne olmak değil.İş hayatındada aktif rol alıyor.Sadece işine odaklanması beklenen erkek ise evde çocuk ve ev bakımına katılabiliyor..İhtiyaçlar rolleri belirler oldu.
Ergenlik dönemi sonrası,büyüdüğü aileden ayrılıp kendi ‘’aile’’sini kurma yolunda ilerleyen,belirli bir zaman sonra kendi çocuklarını büyüten ve onların da kurduğu ‘’aile’’ye tanıklık eden insan;21 yüzyılda bu dingin ve stabil sırayı izlememekte.Eskiden ,belirli bir yaşta meslek ve eş sahibi olmak;ardından doğan çocuklarla farklı bir sorumluluk algısı kazanmak ve emeklilik-torun sahibi olma-yaşlılık üçgeni ile son bulan hayatlar seyrekleşti.
Kim olacağımıza,kiminle olacağımıza karar vermede yetkinliğimiz artarken,bu gerçeğin çevremizdeki herkes için geçerli olduğunu unutmamak gerek. Çocuk sahibi ailelerin,çocuklarından beklentileri ve bekleyebileceklerini ele aldığımızda bu durum daha çarpıcı olarak ortaya konmakta.Zamane anneleri çocuklarının kiminle evleneceğini,ne zaman çocuk sahibi olacaklarını düşünmekten ziyade farklı kıtalarda doktoralarını tamamlayan evlatları ile skyp yapmay ı öğreniyorlar artık . Uzayan ömür,genç yaşlılar,yetişkin ergenler,değişen öncelikler ve sıralar….Bugünkü ‘ergen’ile 30 sene öncesinin ergeni aynı istek,beklenti ve sorumluluklara mı sahip*Ya da, bugün ‘’yaşlılık’’dediğimizde,dedelerimizin-büyükannelerimizin yaşlılıklarıyla aynı resmi ,anlamı yakalamak mümkün mü?
İnsan gelişimi,tüm diğer canlıların gelişiminden çok daha özgün biryol izler.İnsan,büyüyüp meyve veren bir ağaçtan;ya da gri bir martı yavrusunun beyaz ve iri bir kuşa dönüşümünden farklıdır.O ,biolojik,ekonomik sınırlamalar,sosyal çeşitlilikler ve kültürel çerçeveler içerisinde değişken bir varlıktır.Her yaşta farklı seçimler ve çeşitliliklerle bezeli bir ömrü beraberinde getiren modern hayat,elbette gelişim evrelerini derinden sarsıyor.Aslında günümüzde değişen hatta iç içe giren gelişim evreleri değil,gelişim evrelerinin keskin sınırlarıdır.