ERKEN ERGENLİK
Yazar : Zeren OKÇUOĞLU KADIOĞLU, Uzman Klinik Psikolog
Ergenlik dönemi 11-12 yaşlarında başlayıp yirmili yaşların başına kadar süren, hızlı bedensel, ruhsal, sosyal değişiklikleri içeren dönemin genel adıdır. Ergenlik dönemi çocukluk ile yetişkinlik arasında bir geçiş dönemi olarak görülmektedir.
Son zamanlarda sıklıkla duyulmaya başlanan bir kavram olan erken ergenlik, çocuklarda obezitenin artması, beslenme faktörlerinin etkisi gibi nedenlerle ergenliğin normalden erken yaşlarda başlamasıdır. Beyinde doğuştan olan bazı anomaliler, hormon ilaçları alımı ve beyin tümörleri gibi bazı ciddi biyolojik nedenleri olsa da, çoğu kez erken ergenlik için kesin sebep belli olamamaktadır. Hormon içeren gıdaların aşırı tüketilmesi, çevresel uyaranlar ve bazı psikolojik sebepler de erken ergenliğe neden olabilmektedir. Kızlarda erken ergenlik erkeklere oranla daha fazla görülmektedir. Erken ergenliğe giren kız çocuklarında 8 yaşından önce ve özellikle 6 yaş civarında meme büyümesi gözükebilmektedir. Bu belirtiyle birlikte hızlı boy uzaması da varsa çocuğun erken ergenlik yönünden araştırılması önemlidir.
Ülkemizde de erken ergenlik vakalarına özellikle son 10 yılda daha sık rastlanmaya başlanmıştır. Çocukların bedensel ve ruhsal açıdan sağlıklı bireyler olarak büyümelerini sağlamak açısından erken ergenlik mutlaka tedavi edilmesi gereken bir sorundur. Tedavide kullanılan ilaçların, ebeveynlerin kaygılarının aksine, çocuklar için kalıcı etkileri olmamaktadır.
Erken ergenlik beraberinde bir takım psikolojik sorunlara da neden olabilmektedir. Bu çocukların fiziksel ve ruhsal gelişimlerinin çok daha hızlı ve yoğun olması yaşıtları karşısında “farklı” oldukları duygusunun gelişmesine yol açabilmektedir. Hormonal değişimlerle birlikte ilerleyen bu “farklı” olma duygusu, çocukta utangaçlık yaratarak duygudurum dalgalanmalarına neden olabilir. Bu durum sonucunda sosyal ilişkilerde ve çocuğun kişilik gelişiminde bazı sorunlar görülebilmektedir.
Erken ergenliğin özellikle kız çocukları üzerinde duygusal ve sosyal alanda olumsuz etkileri olabileceğine dair bazı araştırmalar bulunmaktadır. Normalden erken yaşta adet görmeye başlayan kız çocuklarının normal gelişen yaşıtlarına oranla depresyona daha yatkın olduklarını belirlemiş bazı çalışmalar mevcuttur. Fiziksel olarak belirgin gelişim belirtileri gösteren kız çocukları, aynı hızda büyümeyen, yaşıtları olan diğer çocuklarla arkadaşlık etmekte zorlanmaktadırlar. Adet görme ergenlikle ilgili diğer gelişmelere göre daha önemli ve ani bir geçiş olduğu için, yaşıtlarından önce adet görmüş olmak bu çocuklarda ek bir duygusal mesafeye neden olabilmektedir.
Fiziksel görünümlerinin erken gelişmiş olması nedeniyle, çevredeki bazı kişiler de bu kız çocuklarının duygusal olgunluğuyla ilgili yanlış bir takım algılara sahip olabilmektedirler. Bu durum, çocukta olumsuz duygulara, kaygıya, korkuya ve/veya duygusal karmaşıklığa neden olabilmektedir.
Erken gelişen çocuklarda, psikosomatik belirtilerin (karın ağrısı, uyku bozuklukları, baş ağrısı, titreme, kalp çarpıntısı, vb…) yaşıtlarına oranla daha fazla görüldüğü de saptanmıştır. Normalden erken gelişen kız çocuklarının ergenlik boyunca bedenleriyle ilgili daha fazla hoşnutsuzlukları olduğu ve öz güvenlerinin yetersiz olduğu görülmektedir. Bu çocuklar, okulda sorunlar yaşayabilmekte ve okul devamsızlıkları daha fazla olabilmektedir. Bu durum yaşıtlarına oranla düşük akademik başarıya neden olmaktadır. Sigara içme ve alkol kullanımı ergenlik döneminde sıklıkla rastlanılan davranışlar arasında olsa da, erken ergenliğe girenlerin normal gelişen yaşıtlarına oranla sigara ve alkol kullanımına karşı eğilimleri de daha fazladır.
Erken ergenlik, ebeveynler için olduğu kadar çocukta da stres yaratan bir durumdur. Bu nedenle, çocuğun psikososyal uyumunu sağlamak ve ileride karşılaşabileceği sorunları önlemek amacıyla uzmanların zamanında müdahalesinin olumlu bir etkisi olacaktır. Erken ergenliğe girmiş bir çocuğun yaşıtlarıyla sağlıklı ilişki kurabilmesine yardımcı olmak, ebeveynlerin çocuğun yaşına uygun davranmaları ve yeterli özgüveni geliştirmesini sağlayabilmeleri bu duruma daha kolay uyum sağlamasına yardımcı olabilecek önemli noktalardır.