DAYANMA GÜCÜ

Yazar : Ditsa Alaton, Eğitim Danışmanı – Psikolog 

Yaşam felaketlerinde gölgeden ışığa geçiş

İÇ KAYNAKLARI KULLANMA/ SEL SULARINA KAPILMIŞ SÜRÜKLENİRKEN DÜMENE HAKİM OLUP YOL ALMA // DAYANMA VE DÖNÜŞTÜRME SANATI ÜZERİNE.

Ölmeye hazır olduğunu gösterircesine başı eğik, çirkin-miskin küçük ördek, onlara doğru yöneldi. İşte o an, suda kendi yansımasını gördü…
Çirkin-miskin küçük ördek, muhteşem beyaz bir kuğuya dönüşmüştü…
‘Hans Christian Andersen 1805-1878’

Yaşamamızda acı veren bir olayın sona ermesi problemin sona erdiği anlamına gelmez.Yaşanan felaket hikayemize yazılır.Birinci darbe açılan yaranın acısıdır.İkinci darbe ise aşağılanmanın,terkedilmenin,yalnızlığın yarasıdır.Bu aşamada hergün kurban rolünü ya da farklı bir hayatı,beyaz kuğununkini yaşamaya karar veririz..

Birinci darbeyi tedavi edebilmek için vucudun ve hafızanın yavaşça adeta örgü örercesine yarayı yara izine dönüştürebilmesLikinci darbeyi yumuşatabilmek için ise , darbenin yaralı kişinin hayatındaki anlamının değiştirilebilmesi gerekir.

Bu dönüşüm,değişim, gerçekleşebildiği zaman, daha güzel ancak yine de kırılgan bir yaşam sürülebilir.Kötü geçmiş hiçbirzaman unutulmaz ama geriye bakıldığı zaman yaşanılan ile başedilir hale gelinebilir.

DAYANMA VE DÖNÜŞTÜRME GÜCÜNÜ KAZANDIRAN ÜÇ TEMEL FAKTÖR

  • Hayatın ilk yıllarından itibaren konuşma öncesi dönemde, anne ile sağlıklı etkileşimde kazanılan güçlü içsel kaynaklar, çocuğun yaşamındaki traumatik olaylara vereceği tepkileri ve başetme şeklini yönlendirir.
  • Traumatik olayın şekli,yapısı birinci darbenin açtığı yarayı açıklar.Ancak sonraki yıllarda, darbenin yaralı kişinin hayatında, aile yapısında ve sosyal çevresinde taşıyacağı anlam,traumanın nekadar hasar vereceğini belirliyecektir.
  • Nihayet ise şefkatli ortam olasılığı, uğraş ve becerilerin mevcudiyeti yaranın sarılmasına yardımcı olacaktır.

Bu aşamada tabii ki yaşam felaketleri ile başetmede genetik özelliklerin varlığı yadsınamaz.Günümüzde 7 bin genetik hastalık sayabiliriz. Ancak genetik özelliklerin varlığı insanoğlunun genetik olarak belirlenmiş olduğu anlamına gelmez. Metabolik bir değişimi düzeltmek bazan bir önyargıyı değiştirmekten daha kolay olabilir.

Anne ile sağlıklı etkileşim…

Bir yaşını dolduran her çocuk duygusal ilgiyi bulma yolu geliştirmiştir. Bu küçük davranış modeli göstermiştir ki, güvenli bağlanma modelinde çocuk, dünyasını keşifetmede ve buluşlarını paylaşmada anne ile nasıl bir iletişim içinde olacağını öğrenmiştir. Güvenli bağlanma modelinde çocuk, dünyayı tanımak ve keşfetmek için annesinden uzaklaşmaya sonra da geri dönüp öğrendiklerini coşkuyla annesi ile paylaşmaya tereddüt etmez…

Kaçınmalı bağlanma farklı bir duygusal iletişim modelidir. Annesinin mevcudiyetinde çocuk oynar ve dünyayı tanımaya çalışır ancak anneyle paylaşmaz. Annesi gittiği uzaklaştığı zaman üzüntüsünü durdurmak zordur ve geri geldiğinde kendini güvende hissetmek için annesine koşmaz..

Ambivalent bağlanmada çocuk, annesinin mevcudiyetinde dış çevreyle çok az ilgilidir, anne uzaklaşınca üzüntü çok yoğundur ve bu üzüntüyü dindirmek anne geri geldiğinde bile zordur..

Desorganize bağlanma modelinde bebek rahatlama ve keşfetme stratejilerini öğrenememiştir..Bu küçük grupta çocuk kendini kapatır, başını anneden geriye çevirir, diğer tarafa döner, bazan vurur ısırır. Bu çocuklar anneleri yanında iken onları güven aracı olarak kullanmayı beceremezler, anneleri dönünce de kızgın tepki gösterirler..

Güvenli bağlanma modeliyle büyümüş çocuğun hayat felaketleri ile karşı karşıya kaldığında ,yaralı hafızasını yoklayarak iç kaynaklarına ulaşabilmesi ve dış yardım gelinceye kadar direnebilme olasılığı yüksektir…

Sosyal çevre ve kültür…

Sosyal çevrenin ve kültürün yaşanan felakete nasıl baktığı, nasıl anlamlandırdığı, yaralıyı suçlu mu kurban mı olarak algıladığı iyileşme sürecinde başetme mekanizmalarının ne ölçüde etkili olacağını belirler.

Yaşanmış felakete verilen anlam, yaralı etrafındaki seyircilerin tepkilerine, stereotip sosyal nutuklara, ailenin tutumuna, hakimin kararına orantılı olarak gelişecektir. Felaketi inkar eden, hatta yaralının felakete neden olabileceği görüşü, yaranın iyileşmiyeceği mesajları, iyileşme ve ize dönüştürme sürecine ket vurur. Bu nedenle traumatik olayın nereye kadar zarar vereceğini öngörebilmek için bir yandan sosyal çevrenin yorumlarına diğer yandan ise kültürden gelen uygulamalara bakmak önemlidir.

Yaratıcılığı ve sanatı, yarayı ize dönüştürmede araç olark kullanabilme. Dönüştürme prosesi, felaket yaşamış çocuğa yarasını kullanarak tekrardan reorganize olmasına yardımcı olur.Olayı yaşadığı gibi anlatmasına izin verme,sözcükleri -kalemi-boyayı-sahneyi kullanmasına olanak sağlama geçmişin reorganizasyonudur. Yaratıcılığın zirvesi ise feleketi karikatürize edebilmektir.Burada da devreye giren proses resim, hikaye,şiir,tiyatroda olduğu gibi ,traumatik olayın kabul edilebilir şekle dönüşmüş kopyasıdır…

Trajik yaşantı sahneye konulurken sizden dostça bir duygu, ilginizi gösteren bir mimik, bir gülümseme koparılabiliniyorsa acı yalnızlık ve traumamın hatırasının şiddeti azalacaktır.

BİR ÇOCUĞU DOĞURMAK YETERLİ DEĞİLDİR, AYNI ZAMANDA ONU DÜNYAYA GETİRMEK GEREKİR…

DOĞURMAK BİOLOJİK PROSESİN TAMALANMASIDIR. DÜNYAYA GETİRMEK İSE ,ÇOCUĞUN YASAMI BOYUNCA KARŞILAŞABİLECEĞİ ZORLUKLARLA BAfiEDEBİLMESİ İÇİN GEREKLİ DİRENCİ ÖRMEYE ARACI OLACAK BECERİLERİ KAZANDIRMAKTIR…

Boris Cyrulnik ‘Çirkin Küçük Ördekler’
Les Vilains Petits Canards