SANAT TERAPİSİ
Yazar : Ditsa ALATON, Eğitim Danışmanı – Psikolog, Aylin ERBAHAR – Psikolog
Sanat, sözle ifade edilemeyenin sembolüdür. Sanat terapisi ise, sanatın ve terapinin kaynaşması, kişinin kendi ile yaptığı diyalogdur.
Sanat terapisinde, danışanlar, dillendiremedikleri duygularını, düşüncelerini, acı veren travmalarını; resim, heykel, drama, hikaye, dans, müzik ve yazılı ifade aracılığı ile ifade etmeleri için cesaretlendirilirler. İşte bu noktada, sanat terapisi, danışanı, travmasıyla daha yumuşak bir şekilde yüzleştirebilir ve danışanın kendi anlatmak istediği kadarını ortaya koymasına izin verir.
İnsanın kendisini sanat yolu ile ifade etme şekli çok eski zamanlara dayanmaktadır. Antik çağlarda yaşayan insanlar, birbirleriyle anlaşabilmek için işaretler, imgeler kullanmışlardır. Bu işaretler de onların sanatıydı aslında. Sanat terapisi ise, 1940larda Amerika Birleşik Devletleri’nde ayrı bir meslek dalı olarak tanımlanmaya başlamıştır. Günümüzde de sanat terapisi için ayrı eğitimler var olmakta ve hızla yaygınlaşmaktadır.
Psikanalitik bakış açısına göre sanat, bilinçdışı kullandığımız savunma mekanizmalarının spontan bir imgeleme sürecidir. Jungian bir bakış açısı ile baktığımızda, yaratıcılığı, içsel ve gizli kalmış çatışmalarımızın, inaçlarımızın ve düşüncelerimizin ifadesi olarak tanımlayabiliriz.
Davranışçı ekole göre ise, sanat, kültürel ve sosyal normları modifiye etmek için kullanılır. Davranışçı sanat terapisinde amaç, danışanın yarattığı şekli görmesi, anlamlandırması ve kabul etmesidir. Kimilerine göre sanat terapisi, Psikanalizin teknikleri olan serbest çağrışıma ve spontan ifadeye daha yakındır. Bu yüzden bazı kaynaklar Psikanaliz ve Sanat terapisini birbirleriyle daha yakın görmüşlerdir.
Sanat Terapisi ne değildir?
1. Sadece, potansiyel sanatçılara, ya da, sanata ilgisi ve doğuştan yeteneği olanlar için değildir.
2. Sanat terapistleri sanat öğretmenleri değillerdir. Sanat öğretmeni olabilirler ancak aynı zamanda sanat terapisi eğitimi de almaları gerekmektedir. Sanat terapistlerinin, terapötik süreçteki kendi davranışları ve katılımcıların davranışları hakkında içgörü kazanmaları gerekir. İdeal olanı da, terapistlerin bireysel psikoterapi görerek kendileri hakkında bilgilerini ve içgörülerini arttırmalarıdır.
3. ”Uğraşı Terapisinin” bir formu değildir. Geleneksel olarak, uğraşı terapisi bilinç düzeyinde yapılan aktiviteleri barındırır. Sanat terapisinde, uğraşı terapisinin bazı özellikleri olabilir, fakat, sanat terapisi terapötik özellikler taşır ve bunu bilinçdışı düzeyde gösterir.
Çocuklarda Sanat Terapisi:
Sanat terapisi çocuklarla kullanıldığında çok faydalı olabilir. Çocukların yetişkinlere göre daha az kelime haznesi olduğundan, sanat terapisinde duygularını ifade etmeleri, sözele göre daha rahattır.
Sanat terapisinde çocuk imkansız olanı yapabilir. Hem isteklerini hem de dürtülerini korkmadan ortaya koyabilir.
Çocuk, sanat terapisi ile geçmiş travmalarına sembolik bir şekilde erişebilir ve onları bırakabilir. Sanat terapisinde çocuk, sembolik de olsa, kendi hayatının sorumluluğunu üstlenir ve böylece, gerçeğe hakim olma konusunda kendini daha yeterli hisseder. Mesela, zaman konusunda kendini ayarlamakta zorlanan çocuk, sanat terapisi süresince zamanı ayarlamayı ve bunu da gerçek hayatına uyarlamaya başlar.
Sanat terapistinin, terapi süresince, çocuğun kendini özgürce ifade edebileceği, fiziksel ve psikolojik zaman-mekan sağlaması gerekir. Ayrıca, çocuğa empatik destek vermesi, onu kabullenmesi, anlaması, ona ayna tutması ve de “kap görevinde” olması yani çocuğun duygularını, fantazilerini özgürce içine dökeceği bir kap olması, sanat terapisindeki terapötik süreç için çok önemlidir. Ancak, çocuklarla yapılan sanat terapisi; çocuğun özgürce hareket edebileceği, düşünebileceği ve fantazi kurabileceği bir çerçeveye dayalı olmalıdır. Çünkü çocuk, bağımlı olduğu ve kontrol edildiği bir düzende sağlıklı gelişemez.
Yetişkinlerde Sanat Terapisi:
Yetişkinlerle yapılan sanat terapisi; danışanların farkındalıklarının artmasına, çatışmaların ve anıların su yüzüne çıkmasına ve çözümlenmesine yardımcı olur. Bu süreçte, yetişkinlerde regresyon (gerileme), inhibisyon (ketlenme) gibi savunma mekanizmaları gözlemlenebilir. Örneğin; eğer çocukluğunda resim dersinde başarısız olmuşsa kişi,”Ben düzgün çizgi bile çizemem”, “Yuvaya geri mi döndük?” gibi sözler söyleyebilir ve aktiviteye katılmamak için direnç gösterebilir. Direnç, sanat terapisinin başında veya tam ortasında ortaya çıkabilir. Aslında direnç, gelişim-büyüme sürecinin bir parçasıdır.
Sanat terapisinde;
• zaman ve mekanın bir düzen içinde olması,
• materyallerin çeşitli olması,
• terapistin danışanına özgürlük tanıması, destek olması, güven vermesi, yarattıklarına ilgi duyması,
onu kabullenmesi yaratıcı gelişme için gereken şartlardır.
Kaynakça
1. Art as Therapy, Tessa Dalley
2. Child Art Therapy, Judith A. Rubin
3. The handbook of Art Therapy, Caroline Case and Tessa Dalley
4. The Dynamics of Art Psychotherapy, Harriet Wadeson
5. The Art Therapy Sourcebook, Cathy A. Malchiodi